9 Aralık 2012 Pazar

HAYAT

   Yaşamında yapılabilecek her şey tükendiğinde, ya da hiçbir şey yapamayacak duruma düştüğünde, YAZARSIN. Ancak o zaman yazabilirsin: yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi; senin, hiçbir şey yapamayacak duruma düşmen olacak. HİÇBİR ŞEY YAPAMIYORSAN,yazarsın. Ancak o zaman...
   4 saattir yatakta uyumak için debeleniyorum.Kafamı yastığa koyuyorum, gözlerimi kapatıyorum ama beynimi susturamıyorum. uyuyamıyorum. 1 aydır yazamıyorum. Ne yazıcağımı bilmiyorum,nerden başlayacağımı bilmiyorum. Hayatı bilmiyorum, insanları bilmiyorum belki de kendimi tanımıyorum. Uyuyamıyorum. Dışarıda birbirine çarpan bulutlar şimşekler oluşturdukça; içeride , beynimde, düşünceler birbirlerini kovaladıkça, ben uyuyamıyorum. Kalbimdeki umut kırıntılarının yeniden atmaya başlayan zamanında, belki bu sefer tamamdır diyen umut kırıntılarının üstüne basıp geçen adam. Bu sefer çocukluk aşkı değil, "böyle şeyler yaşanır, büyü artık" diyerek beni büyüten adam.
    Bazı şeyler olmazmış. Ben olduramıyorum bazı şeyleri. Ben hayatımı olduramıyorum. Tam mutlu oldum derken, domino taşlarını dizmişken tam hayatımdaki, tam o süper manzarayı izlerken biri geliyor TEK taşı devirip bütün hayatını altüst ediyor, olduramıyorum. Ve buna izin veren benim. İnanan ve her seferinde "sen çok safsın" lafıyla geri çevrilen benim. 
    Herkes der ya BU SEFER FARKLIYDI bu sefer farklıydı be sanki, herkes yaşamış, herkes bilirmiş ben bilemedim. Neden yine ben demedim ama bilemedim. Ne "sen benim zekamı zorlayabilecek kapasitede değilsin" ne de " sen çok hoşgörülüsün, sen beni elinde tutamazsın, zapt edemezsin" laflarını hak ettim. 
    Maddi manevi her şeyine koştuğunuz bütün zor zamanlarında yanında olduğunuz insan, beni büyüten dedem öldüğünde ben hüngür hüngür ağlayarak telefon açmışken "hayatta böyle şeyler olur kosla. ben şimdi uyuyorum ulaşamazsın büyük ihtimal bana." deyip, konuşmayıp, kestirip atıyorsa... cümlemin devamını bile getiremiyorum. Hiçbir zaman ona elim boş gitmezken ayrılacağımız gün "sen benim için ne yaptın?" diyorsa. zorlanmış bazı şeylerin ardından sanki ben istemişim gibi laflar düzebiliyorsa. Bu nasıl bir insandır? O kadar çok düşündüm ki yaşadıklarımızı, söylediklerini, yaptıklarını, önceki davranışlarını. Nasıl bir psikopat yanına ayrılmak için gittiğinizde kıçını dönüp sabah 9dan akşam 9a kadar uyur. 
     İnsanlar. İnsanlar dünya düşmüş üstlerine. "Yaşam, yazarı da, sahneye koyanı da, başoyuncusu da sen olan ; ama senin yalnızca seyircisi olduğun bir oyundur" yazmış Oruç Aruoba. Ben bu oyundan çok sıkıldım. Ben mızıkçılık yapıp bu oyundan kaçmak, her zaman eğlendiğim, her zaman güzel olan oyuna geçmek istiyorum. Ben bu insanlardan çok sıkıldım. Ben camı açıp YETER AMK HEPİNİZİN  diye bağırmak istiyorum. Ben yine aynı şeyleri yaşıyorum ve hayat hep böyle tekrarlayacak, biliyorum...



29 Eylül 2012 Cumartesi

okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

.

Ne ayaksın sen temalı bir mesaj attım ve cevap: arkadaş olmak istemiyorum seninle bizi özledim ama sevgili de olmak istemiyorum. özeti: gel bi sevişek. Cevap vermedim sonra mesajına.15 cevapsız arama vardı. Sildim. Benim yaptıklarıma karşılık barışmak için atılan 15 çağrı? bu mudur? bu kadar mı? iğreniyorum. Bilmiyorum içimdeki sevgi nasıl bir saflıktaysa onun o kibirini ,egoistliğini ,sadece kendini düşünmesini görememişim. İnsanları gerçekten tanıyınca, içinizdeki sevgi yavaş yavaş azalmaya başlayınca anlıyorsunuz her şeyi. Karşınızdaki suratınıza bakıp bi şeyler konuşurken, ağzından sadece BEN kelimesi çıkarken, o küçülürken, belki de siz büyürken.. O hissi anlatamıyorum işte. Öyle bi şey ki sanki suyun altına dalıp kaç dakika nefesimi tutabilirim diye oyun oynuyorum ama oyun bitince çıkamıyorum dışarı. Boğuluyorum. Birinin kurtarmasını bekliyorum aslında kendimi biraz itsem kurtulacağım. Ve ben bugünden itibaren bu iğrenç sudan çıkıyorum. Havlusu olan?

30 Nisan 2012 Pazartesi

bi ergen gördüm sandım

Göte geldi aşkım, kaldım yine şaşkın. 3 hafta boyunca sürekli mesajlaşıp niye kocaman bir hafta, 7 gün, 24x7 saat, 60x24x7 dakika mesaj atmaz insan. NEDEEEEEEEEEEEEN?!!!! artık o kadar çok sıkıldım ki ilk adımı atmaktan, sürekli uğraşmaktan, her seferinde kaybetmekten. aşık olmaktan o kadar yoruldum ki. hem pardon ama ben bir kız olarak neden ilk adımı atıyorum ki lan? yumurta hücresi hiç sperme doğru yüzüyor mu? bırakın allasen ya bi mal benim arkadaş. allah rızası için benim gibi olmayın iyice boka sardı çünkü hayatım. ygs'den çaktığımı söylemeye bile gerek yok sanırım. hayır adam  1 yıl 10 aydır kafamda o küçücük alanda sıkış tepiş çık bi hava al kardeşim yürü git aklımdan iki dakika normal hayat akışıma devam edeyim :( Kendimi kitap okumaya verdim,  tutunamayanları alıp 1 günde 200 sayfa okuyarak  insanlık tarihine adımı yazdırdım. fakat her cümlede kitabı bırakıp vay mına koyim ne boş bi insanım diye kendimi kınamaktan bıktım. annemin işe başlaması sebebiyle evdeki işlere giriştim hayırlı evlat olayım en azından diye. internetten yemek tariflerine bakarak mutfağı mahvettim o da yetmedi alt komşumuz şerife teyzeyle pırasanın yapılışını tartıştım. en sonunda lüzumsuzluklar silsilesi işlerimin şerefine bir sigara yakarak hayatın anlamını çözmeye çalıştım. oysa ki şu maraton başlamadan önce nasıl da mutluydum... günde 300 soru çözüp, sevgilimle koklaşıp, boğaziçini kazanacağını zanneden bir ergendim. felsefe mi o da ne mına koyim diye dolaşan bir leylaydım. gerçekten büyümüşüm. hani şu bloga bakınca duygulanıyorum. çözme lan hayatın anlamını git manyak mısın kızım yaz sen yine şiirlerini diyorum ama olmuyor arkadaş :( sorular, sorular, sorular, sorular  cevap aranan kitap yığınları, ygs kitap yığınları, lys kitap yığınları ,şiirler ,akşam götüme girecek olan grip iğnesi yanında annemin reçetesi, sorular, sorular, yarım bırakılmış karakalem çalışmaları, mesaj ışığının yanması için yanıp tutuşulan bir telefon, çember analitiği , elbise yapılmayı bekleyen toz pembe bir kumaş, hayaller,  hepsi üstüne yığılmış boğulan bir ben. "Neden mi yazıyorum? aramızda kalsın. düşüncelerimden başka türlü kurtulma çaresi bulamadım henüz." Friedrich Nietzsche

15 Nisan 2012 Pazar

… “Günün birinde üzüntün geçince (üzüntüler günün birinde mutlaka geçer), beni tanımış olduğuna sevineceksin. Benimle gülmek isteyeceksin. Bazen, aklına esip pencereni açacaksın… Dostların senin gökyüzüne bakıp güldüğünü görünce hayretler içinde kalacaklar. O zaman sen de onlara, yıldızlar beni hep güldürür, diyeceksin. Aklını kaçırdığını sanacaklar. Ben de sana iyi bir oyun oynamış olacağım…” Yine güldü.“Sanki sana yıldızlar yerine, gülmeyi bilen bir sürü küçük çıngırak vermişim gibi…”

9 Nisan 2012 Pazartesi

"çok uzun bir pause'ta gibiyim öyle bir pause ki artık video oynatıcı ısındı"

Aşk gurursuz sevmekmiş adlı yazıma hoşgeldiniz. Hayatımın binbeşyüzüncü yüzsüzlüğünü yaparak çocuğa ben seni seviyosam sen de beni sev niye ibnelik yapıyon mesajını atmış bulunmaktayım. özlemiş fekat götü yemiyormuş. Burdan götüne selamlarımı iletiyor ve daha ne kadar yüzsüzleşebileceğimi düşüyorum? sanırım bir ışık gördüm aha lan aha tam karşımda eneeee yolun sonuna geldik galiba :( Sadece sevmekle olmuyormuş bazı şeyler, zamana ihtiyacı varmış. Zaman makinesi olan varsa bi tur atıp gelebilir miyim?
Biliyorum ki bu zaman ifadesi artık bi rahat bırak be kadın anlamına geliyor benim için. Ama neden kabullenmek istemiyoruz ki? Ya da neden her şeyin söylenen dışında bir anlam ifade ettiğini düşünüyoruz. Belki de düz mantık zaman gerekiyordur. Yorulmuşuzdur. Yorulduk. Hele otur bi soluklan yiğenim dememiz gerekmez mi bazen? Hayır mı? Kesin siktir git demek istiyor değil mi? Tamam varsın öyle desin ne olacak ki? Herkesin kendi hayatına devam etmesi gerek, manyak gibi bu adam neden beni istemiyor ulan diye hayıflanmamak gerek. Şu yaşadıklarımdan sonra öğrendiğim bir tek şey varsa o da yalnızlığın önemidir. İnsan yalnızlıkta kendini buluyor ne isteyip istemediğine karar veriyor, yolunu çiziyor. Yani kimse kimsenin hayatını belirleyemez. Şimdi ben ağlasam zırlasam ne fayda edecek değil mi? öncekinde ağladım da ne oldu. Şu an pause dayım ve hayatımı izliyorum. Evet onun gelmesini ümit ediyorum ama artık biliyorum ki herkesin hayatı kendine, isteyen istediğini sever, isteyen gider ve geride kalan da üzüntüsünü yaşadıktan bir süre sonra hayatına devam eder. hayat böyle işler.

Geçmişe Dönüş 1: Merty Mcfly ve Kosla

Şu son günlerde yaşadıklarımı önceden anlatsalar siktir lan ordan kimle dalga geçiyon sen diyerek, söyleyen kişiyi kafasına taş atmak suretiyle karacaahmet'e yollardım. O kadar imkansız gözümde şu yaşadıklarım. Söylediğim lafları teker teker yuttum. Evet bildiğin tükürdüğümü yaladım. Sınavdan çıktım güzel güzel bir rahatlama bir dünya yansa umurumda değil havalarda takılırken akşamına telefonuma gelen mesajla hayatımın içine tekrar sıçıldı. Artık yalama oldum sanırım ki bu sefer pek ağlamaya vaktim de olmadı. Canım ex'im sınavımın nasıl geçtiğini sormuş üstüne bir de 8 ay önce neden nedensiz yere ayrıldığını anlatmak ve sorularıma cevap vermek istiyormuş. LAN NEYSE BEN BİR ŞEY DEMİYORUM. Bu erkeklerin kafasının nasıl çalıştığını hiç bir zaman çözemeyeceğim sanırım. Neyse ben de kendime o kadar güveniyorum ki tabi onu görünce hiç bir şey hissetmeyecem sözde ohoo 8 ay oldu yani görüşmeyeli piii salla derkeeeeeeeeeeeeeeen EBESİNİN AMI KOSLA diyerek şapa oturdum. Lan ben unutamamışım ki bu salağı. O embesil gülerken dudağı yana kayan sıfatı, beni her seferinde güldüren birbirinden iğrenç esprileri, bana yol gösteren saçma salak tavırları. Özür diledi bir sürü ,aslında duygularından emin olmayan bi insanla ne kadar sağlıklı bi ilişkimiz olabilirdi ki? evet köpek gibi seviyo olabilirim ve aynı zamanda kafasına topuklu ayakkabımla 50 dikişlik yara açmak istiyo olabilirim ama beni sevmesini sağlayamam. Ya da ruh halini bilemem, sorunlarını birden göremem. ama büyüdüğümü gördüm mesela. Şöyle konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. Hatta eve gidip ağlamayacağım hiç mi hiç aklıma gelmezdi.

4 Mart 2012 Pazar

sen hiç ateş böceği gördün mü

" bu olaydan bir hafta sonra bir çarşamba günü tanıştım yalnızlıkla. sen yalnızlığı yakından gördün mü hiç? ben gördüm. bahsedildiği gibi değilmiş hiç. ben daha iri yarı bir şey bekliyordum. biliyordum, başından beri biliyordum. nerden biliyordum bilmiyordum ama biliyordum işte. olsa olsa bir çarşamba günü olurdu bu. zaten hep daha bir yalnız uyanmışımdır çarşamba günleri. ne olacağı belli olmayan bir haftanın tam ortasında, yapayalnız. "

28 Şubat 2012 Salı

unutulmak, unutmak, unut, unut onu gönüüüül unut onu sevmeeeee

Her şey bittikten sonra sadece unutulmayı yediremez insan. Kantinde istediğim tostu unutan ali abi için bile üzülen ben, unutan insana karşı ne hissetmeliyim? sevgi, aşk, saygı bunlar faso fiso artık ya dostluksa unutulan? Yolda beslediğin köpek bile seni unutmazken, fedakarlıkları nasıl unutur insan? Beyin denen şey çok ilginç, unutulmaya sövüp aynı anda unuttuklarımız var. Hayatta yapmam dediğimiz halde yaptığımız, saçmalama deyip saçmaladığımız, kararlar verip caydığımız, sevip bıktığımız ya da sevip küçük düştüğümüz, isyan edip boyun eğdiğimiz, türev integral çözüp hayatın anlamını çözemediğimiz beynimiz. Unutması gereken ama unutamayan, unutamayınca da unutanlara sayıp söven de yine beynimiz. Oysa kendisi unutabilse "ne? dünya mı yanmış ahaha siktir et hamuğagoyim" diyebilse, ah bi diyebilse kimseye bulaşmayacak ama. Beyin sana söylüyorum kızım sen anla. Ben en iyisi ceviz yiyeyim hem hafızaya yararlı hem beyin şeklinde. evet test çözmekten sıyırdım :(

12 Şubat 2012 Pazar

.

kalbi kırılmış bir kadın öncelikle ağlar. yalnızlığına sığınır bir süre, saklanır. sonra saçak altları dar gelir ve sığınacak bir liman arar. deniz durulmuştur durulmasına da kalbi hala kırıktır. oltasını denize atar bir gün. bir balık yakalar, küçük bir balık. yeniden denize atmaya karar verir. iğneyi ağzından çıkarırken boynunu kırar balığın. balığı denize atar, bir başka balığa yem olarak.
kalbi hala kırık kadının. balık da sevmez o aslında. ne işi var denizde? koskoca denizde kaybolmuş kadın. kalbi kırık, oltası kırık belki de kafadan kırık. balık, deniz,kadın... S.

5 Şubat 2012 Pazar

(_8(|)


karanlıkta gözlerim kapalı Yann Tiersen- La plage çalıyor ve huzurluyum. yalnızlık bazen iyidir. bazen.


1 Şubat 2012 Çarşamba

seni unuttum.
şimdilerde ne aşık oluyorum.
ne de bana aşık olan birileri var şu hayatta.
arada bir hoşlanır gibi oluyorum.
çok geçmeden geçiyor o da.
seni unuttum.
kimisi kendine aşık sanıyor beni.
kimisi en vazgeçilmez sanıyor kendini.
ne kimse biliyor yıkılmış köprülerimi.
ne de bi şekilde yaktığım gemileri.
seni unuttum.
herkesi unuttugum gibi.
o zamanlar hiç yokmuş gibi.
tek basıma gittigim barlar sokagi kaldi bâki.
unutacaktım, unuttum illâki.

yılımız kutlu olsun.

19 Ocak 2012 Perşembe

14 Ocak 2012 Cumartesi

Yılın ilk karı


İçimde öyle bir sıkıntı var ki geçmek bilmiyor. Sadece onunla ilgisi de yok bunun. Değişik bi şey kelimelere dökemiyorum. Demin salep yaptım kendime oturdum camın karşısına. Kar o kadar güzel yağıyo ki. Karı bu kadar çok seven benden başkası var mı bilmiyorum. Küçükken ellerim ayaklarım uyuşana kadar dışarda oynardım. Kar mutluluk sebebimdi. Sabah uyanayım da bembeyaz olsun diye düşünürdüm haziranda (salağım evet).
Ama karın yağışını izlerken aklıma yine onun gelmesi bu sefer trajik. Karda yürüdüğümüz o gün. Benim kocaman yün atkımla dalga geçmen. Kocaman sarılıp kar beyazdır ya, saftır senin gibi demen. Ayrılırken bile bu kadar saf olma demen. Sahi o kadar safmışım ben, bunu yeni farketmem de güzel. Artık onu düşünmüyorum, yoluma devam etmem, her gün daha çok ders çalışmam gerektiğini biliyorum. Çünkü bu yaptığım saçmalığın daniskası. Etrafımdakiler artık bıktı zaten, onlara söylemeye bile yüzüm yok. Adam kendini kurtardı, bense pes ettim. Çöktüm. Ayağa kalkamıyorum. Ben bu kadar güçsüz değildim hani? Hani kararlar vermiştim? Ben bildiğin gerizekalıyım. Akraba evliliği de değilim ama :(

Şu an dışarıda hava kendini aşmış durumda. Böyle bir güzellik olamaz. O tanelerin her birinin farklılığı. Yere düşüp birleşmesi ,kocaman yığınlar oluşturması. İnsanlar gibi...

Az önce televizyonda gördüm benimle yaşıt bir milli sporcu (kayak) antrenman yaparken "ihmalsizlikten" hayatını kaybetmiş. O kızı kendime o kadar yakın hissettim ki birden. Sanki en yakın arkadaşımı kaybetmişim gibi ağlamaya başladım. Onun da benim gibi hayalleri vardı. Onun da belki soruları ,daha öğrenmesi gereken milyonlarca şey vardı. Oradaki belki ben olabilirdim, belki sen, belki başkası. Ölüm neden bu kadar acımasız. Aşk acısı, sorumluluklar diye ağlarken ölümü unutuyoruz. "ruz" diye genelliyorum kendimi avutmak için. Ben unutuyorum. Etrafımda onlarca olay gerçekleşirken ben sadece oturuyorum. Kendim için ne yapıyorum? Hayatta amacı olan başarıları olan o kız ölüyor ve ben burda oturmuş iki testi çözmekten acizim. Neden? Çünkü terkedildim. Neden? Çünkü sevilmedim. Aferin bana.

11 Ocak 2012 Çarşamba

düşünüyorum öyleyse.. malım


İnsanlar uzaktan iyi görünüyor, güneş elbiselerinde ve saçlarında parlıyordu. Ama yakınlaşıp ağızlarından akan beyinlerini dinleyince silahlanıp yer altına gizlenmek istiyordum.
EVET. Artık ben bile boş konuştuğumu farkediyorum. Etrafımdaki herkes sanki boş, bomboş laflar sıralıyo, herkes her konuda bilgi sahibi, biri diğerinin dinine takmış, diğeri ötekinin dinsizliğine, berikinin zaten hayattaki tek amacı ıphone una yeni eklenti kurmak (kuruluyo mu yükleniyo mu bilmiyom valla). Bazen insanlar konuşurken ayağımdaki botu çıkarıp ağızlarına ağızlarına vurup düzgün konuş lan oy ononmoyoroooom değil o ibne, diyesim geliyo. Ama demiyorum. Neden? Çünkü ben de ikiyüzlüyüm. Çünkü "hııııımmmm neyse ya" demekle yetinip "bi bok bildiğin yok gelmiş ne zırvalıyorsun" demekten acizim. Bunları neden mi yazıyorum? Çünkü bugün okulumuzda gerçekten zeka seviyesi öğrencilerden yüksek olan tek bir öğretmen olmadığını farkettim. Sen öğretmensin. Ne işe yarar o, öğretmeye değil mi? Ama adamların bize katabildiği tek bir şey yok. Tamam haksızlık etmeyeyim bir iki harika hocamız da yok değil. ama diğerleri? bu sistemin boka sarmışlığını napıcaz peki? Sistem sistem diye sövdüğüme bakmayın kimin elinden bi şey gelebiliyor ki sövüp sövüp yine başımızı eğip "hmmmmm neyse ya" diyerek yolumuza devam etmiycek miyiz? Kendimi o kadar kafası karışık hissediyorum ki ergen triplerime doymayayım. Sanki okumam gereken 1251251251 tane kitap var ve ben bomboşum.
Bazen ağzımı açıp bi kelime söyleyecekken saçmalığını farkedip susuyorum. Etrafımı izliyorum. Hayır tabiki de sapık değilim. Huuuoopp ayıboluyo. İzliyorum izliyorum, tek vardığım sonuç insanların ilginç olduğu. Sonra birilerine düşüncelerimi söylüyorum; aldığım cevap: "Bu kadar düşünme delirirsin yaeee" Ay canım. Sağol ya. He ot gibi yaşayayım ben o zaman.
Bu yazı nereye gidiyor hiç bi fikrim yok. Zaten bunları yaza yaza da filozof mu olacam ne bok olacam bilmiyorum. Ama böyle yazınca ne kadar rahatladığımı tarif edemem. Şimdi mesela bunu yazarken bilinçsizce klavyeye basıyorum. Neler hissettiğimi yansıtmaya çalışıyorum ama tam kelimelerini de bulamıyorum. Boşlukta mıyım? sanki.. İnsanlar çok boş geliyor. Bu yazdıklarımı ilerde okuyup yarılıcam büyük ihtimal eheheh ilahi ergen kosla diye ama nebleyim işte. Garip yaratıklarız. Ne ne istediğimiz belli, ne ne hissettiğimiz belli, ne düzenimiz belli, ne düzensizliğimiz belli.. Belli olan tek şey bazılarının mallığı ve benim bu sorgulama işine daha çok kafa yormam gerektiği.

8 Ocak 2012 Pazar

Üçgen pasta olmak ya da olmamak


Bugün çok yakın bi arkadaşımla kendimizi tatlı krizine sokmak amacıyla kocaman bir çikolatalı pasta yedik. Bildiğin mutluluk veriyor bu meret , yüzünüzde anlamsız bir gülümseme, aşk gibi ama sonradan üzmüyor bak. Yani ne diyoruz aşık olacağına çikolata ye.
Sonra aklıma geldi, ben küçükken böyle üçgen pastalar olurdu kekin kendi renginde arasında kremalı. Allahım onu yemek için pazar günlerini nasıl beklerdim, babam üçgen pastayla gelsin diye. Kapıda nöbet tutardım resmen. Sonra unutuldu gitti üçgen pasta. Oysa kapılarda deli olurdum o pasta için, babam getirmezse gözlerim şişene kadar ağlardım. Şimdi hiç bi yerde yok o üçgen pastalardan. Ya da ben görmedim bilmiyorum ama çok dikkat ettim özellikle. Üçgen pastadan nerelere geldim ama her şeyin bir sonu olmak zorunda mı? Unutulmak, belki isteyerek belki istemeyerek, unutulmak zorunda mı? Babam tekrar üçgen pasta bulamaz mı? Bulsa bile tadı aynı mı gelicek bana? Şimdilik şu hayattan öğrenebildiğim bi şey varsa o da değişimin kolaylığı. Elini çırpmak, parmağını şıklatmak kadar kolay isteyince. Olmadı mutfağı talan edip kendi üçgen pastamızı kendimiz yaparız. Olmaz mı?

5 Ocak 2012 Perşembe

Öyle bir üzülmek ki Pepee' ye dönmek


Sınava kalmış şurda 80 küsür gün ben hala yok eski sevgilisiydi ,yok osuydu ,yok busuydu, bokuydu püsürüydü dalmış gidiyorum. Hayır kafama ne zaman dank edecek sınavdan bir gün önceki gün mü onu da bilmiyorum. Diyorum bak canım koslacım, bak bebeğim, bak bitanem; mal mısın, malatyalı mısın? Otur iki test çöz. Oturuyorum ders çalışmaya başlıyorum, 1 hafta süper çalışıyorum sonra hooop sar başa, mala bağla kosla. Beynime format atıyorum ama o virüs bir yolunu bulup yine sızıyor yine dosyalara karışıyor yine ebemi sikiyor.

Zaten sınıfta kalmışız singıl 4 kişi her çıkışta dürümcü, hamburgerci, iskenderci, tantunici yeni tatlar deniyoruz. Yiye yiye yeni aşklara yelken açma olasılığımızın da içine sıçıyoruz. Herkes de maşşallah bizim aşk acısı çekeceğimiz zamanı bulmuş aşk böcüğü olmak, sevişmek için LAN TEK YAKINLAŞTIĞIM ŞEY AYICIKLI FİNCANIM. Allaam sınıyor musun beni napıyosun? Vallaha sevgilim olsun elleşmicem beş metre uzağında durucam yeter ki sağımda solumda önümde arkamda koklaşan çiftler gösterme bana :(

Hayır aslında sevgilim falan olsun da istemiyorum ayrılığın onu da istememe, başkasını da istememe kısmındayım. Ama yavaş yavaş geçiyor acısı dediklerinde hasiktir lan diyordum şimdi o lafları yutuyorum. Gerçekten her gün biraz daha azalıyormuş. Belki de kendimi öyle inandırmak istiyorum, amaaaan inandırayım azıcık sittir et.
Neyse işte günlerim böyle salak salak espriler yaparak, etrafımda koklaşan çiftlere söverek, bi test çözüp beş dinlenerek boş boş geçiyor. Hayatımda atraksiyonun b'si yok. O kadar vahim düşün...

2 Ocak 2012 Pazartesi

BESTSİNİZ


Yılbaşını kızlarla birlikte geçirdik içtik sıçtık ağladık dans ettik güldük o kadar çok güldük ki tuvalete zor yetiştik. İnsanın ailesi arkadaşları desteği olunca hiçbi şey için üzülmemeyi öğreniyor sanırım. Kızlarla birbirimize her konuda destek olmamız ben ağlamayayım diye yaptıkları şeyler o kadar özel ki. İyi ki varlar yanımda. Hoş artık kimseye güvenmemeyi öğrendim insanlık hali belki yollarımız ayrılır ama yine de şu an yan yanayız ve onlara çok değer veriyorum. Birlikte kurduğumuz hayalleri, salak saçma esprilerimizi seviyorum. Yeni yılda yeni başlangıçlar yaptık. Pazartesi diyete girip salı son bulması gibi olmasın diye çok çaba sarfediyorum kararlarım için :D En azından çabalıyorum, hayatımı düzene sokmaya çalışıyorum. Sahip olduğum şeyler için şükrediyorum en önemlisi. Ders çalışmaya başladım. Benim için büyük insanlık için bi sikim olmayan bir sürü karar aldım. Program bile yaptım oturup. Sonra kızları gaza getirdim. Gazımız sönmeden halledebilsek şu yeni başlangıçlar olayını keşke. Keşke gözümüzü kapatıp açsak ve zaman hemen geçmiş olsa diyorum bazen, ama geçmesin de istiyorum :( Geçmesin ki kızlarla daha çok vakit geçireyim, anneme doyasıya sarılayım, babamın alevli meyve diye mandalinaya mum dikip getirişine yarılayım. Geçsin ama dolu dolu geçsin şu hayat. Saçma salak şeylere üzülerek değil. Annemin hastalığında bunu daha iyi anladım. O kadar saçma şeyleri kafamıza takıyoruz ki bazen en değerlimizi unutuyoruz. Belki bir sürü kişiyi kırıyoruz. Ama hayatın kuralları var. Herkese mutlu -en ufak şeylerden mutluluklar çıkartabileceği- yıllar!!

Gerizekalı ex'im


Artık beyefendiyi rahatsız etmiyimmiş. lan HÖDÜK, lan GERZEK,lan neyse ben bir şey demiyorum. Ama ben yaptım böyle bunu, götünü everestin tepesine bıraktım da geldim. LAN EMBESİL. Ay sinirimden böyle etlerini koparasım o saçlarını tek tek yolup götüne sokasım var. İlişkinin nefret bölümü bu olsa gerek, hani böyle yanlışlıkla bir yerde görsem suratını tırmıklayacam herifin o kadar sinirliyim ki. Daha doğrusu nasıl bu kadar çok sevebilmişim, güvenebilmişim diye düşünüyor insan. En önemlisi direk onunla ilgili her şeyden kurtulmakmış. Ben bunu yapmamıştım mesela. Şimdi bütün bilgisayardaki fotoğrafları silicem, aldığı bütün hediyeleri, yazdığı küçük notları, sahilde okuduğumuz uykusuzları, verdiği penaları hepsini hepsini topladım birazdan çöpün yolunu tutacaklar. Ama hatıra ka... HİŞŞTT ÇIP ÇIP konuşmayın sakın. Hatıra matıra yok. Onlar size acı verecek her gördüğünüzde, ne kadar mutluyduk diyeceksiniz oysaki onlar ilişkinin sadece bir bölümü. Mutlu değildiniz siz. Mutlu olsanız ayrılmazdınız. Ve siz sadece kendinizi düşünmelisiniz. Haydi kızlar çöpe!!! Saklayanlara laflar hazırladım!!! Yapmayın.

PS: ama evet ben atamadım amk ..... :(