9 Eylül 2014 Salı

çok uzun zaman önce yazmışım buraya. hayatımda o kadar çok şey değişti ki. buraya her yazışımda mutsuzdum hep buruktum ve buraya her yazışımda küçüktüm. geriye dönüp baktığımda onca şeyi yaşayan sanki ben değilmişim de elinden tutup birlikte yürüdüğüm büyüttüğüm küçük kızmış gibi. o küçük kız üniversiteye girdi. hatta 3. senesine geçti. hayatının aşkıyla tanıştı. muhtemelen artık ayrılsa bile bi kez daha aşık olabilmenin mutluluğunu tattı. o küçük kızın hayatına şubat 2013te giren adam onu değiştirdi. hayatta iyi insanların da olabileceğini gösterdi ona. birlikte büyüdüler. yavaş yavaş içine işledi. yarın doğum günü. 2 sene geçmesine rağmen ilk defa buraya bi şeyler yazıyorum onun hakkında. korkudan yazamadım belki de. ama ilerde onun hakkında neler hissettiğimi unutmak istemiyorum. şevkat, dostluk, birlikte gülüp birlikte ağlayabilmek her zaman, yüzünü göğsüne yaslayıp orda yaşamak istemek, gerçekten sevmek, zaman geçtikçe ilk günden daha çok sevmek.

8 Ocak 2013 Salı

kimseyi gülümseyerek ağlayacak kadar çok sevmeyin

oruç aruoba demiş ki;

"Yaşamında şunları da göreceksin:
1) Birisini ona söyleyecek bir şey bulamadığın için ARAMAK
2) Birisini onu artık görmeyeceğini söylemek için BEKLEMEK
3) Birisini onu görmemeye dayanamadığın için TERKETMEK
Neler yaşamayacaksın ki?"

Hepsini yaşadım evet. Neler yaşamayacaksın ki? Söyleyecek tek bir cümlem yoktu. Değer verdiğim insanlar yoktu. Paramız yoktu. Finallere girmek için notlarım bile yoktu. Ben kocaman yokluğun ortasında yere çökmüş, kendimi, dışarıda yağan dünyanın en güzel karına gömmek istiyorum. Tam beyazlığın ortasına. Nefes alamayana kadar o güzelliğin içine kafamı gömmek ve çıkardığımda alice'in harikalar diyarına uyanmak. Çünkü bilen bilir en sevdiğim şey kar'dır. Kar her şeyi güzelleştirir. Kıştan sonra hep mutluluk gelir.
Ben o kocaman yokluğun ortasındayım. Birisini ona söyleyecek hiçbir şeyim yokken aramıştım. Birisini onu artık görmeyeceğimi söylemek için beklemiştim. Birisini onu görmeye dayanamadığım için terketmiştim. Ve hiçbiri için değerli değildim. İnsanlar için değerli olmak ne kadar zor, ne kadar imkansız. İnsanlar için değerli olmaya çalışmak ne kadar SAÇMA.


9 Aralık 2012 Pazar

HAYAT

   Yaşamında yapılabilecek her şey tükendiğinde, ya da hiçbir şey yapamayacak duruma düştüğünde, YAZARSIN. Ancak o zaman yazabilirsin: yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi; senin, hiçbir şey yapamayacak duruma düşmen olacak. HİÇBİR ŞEY YAPAMIYORSAN,yazarsın. Ancak o zaman...
   4 saattir yatakta uyumak için debeleniyorum.Kafamı yastığa koyuyorum, gözlerimi kapatıyorum ama beynimi susturamıyorum. uyuyamıyorum. 1 aydır yazamıyorum. Ne yazıcağımı bilmiyorum,nerden başlayacağımı bilmiyorum. Hayatı bilmiyorum, insanları bilmiyorum belki de kendimi tanımıyorum. Uyuyamıyorum. Dışarıda birbirine çarpan bulutlar şimşekler oluşturdukça; içeride , beynimde, düşünceler birbirlerini kovaladıkça, ben uyuyamıyorum. Kalbimdeki umut kırıntılarının yeniden atmaya başlayan zamanında, belki bu sefer tamamdır diyen umut kırıntılarının üstüne basıp geçen adam. Bu sefer çocukluk aşkı değil, "böyle şeyler yaşanır, büyü artık" diyerek beni büyüten adam.
    Bazı şeyler olmazmış. Ben olduramıyorum bazı şeyleri. Ben hayatımı olduramıyorum. Tam mutlu oldum derken, domino taşlarını dizmişken tam hayatımdaki, tam o süper manzarayı izlerken biri geliyor TEK taşı devirip bütün hayatını altüst ediyor, olduramıyorum. Ve buna izin veren benim. İnanan ve her seferinde "sen çok safsın" lafıyla geri çevrilen benim. 
    Herkes der ya BU SEFER FARKLIYDI bu sefer farklıydı be sanki, herkes yaşamış, herkes bilirmiş ben bilemedim. Neden yine ben demedim ama bilemedim. Ne "sen benim zekamı zorlayabilecek kapasitede değilsin" ne de " sen çok hoşgörülüsün, sen beni elinde tutamazsın, zapt edemezsin" laflarını hak ettim. 
    Maddi manevi her şeyine koştuğunuz bütün zor zamanlarında yanında olduğunuz insan, beni büyüten dedem öldüğünde ben hüngür hüngür ağlayarak telefon açmışken "hayatta böyle şeyler olur kosla. ben şimdi uyuyorum ulaşamazsın büyük ihtimal bana." deyip, konuşmayıp, kestirip atıyorsa... cümlemin devamını bile getiremiyorum. Hiçbir zaman ona elim boş gitmezken ayrılacağımız gün "sen benim için ne yaptın?" diyorsa. zorlanmış bazı şeylerin ardından sanki ben istemişim gibi laflar düzebiliyorsa. Bu nasıl bir insandır? O kadar çok düşündüm ki yaşadıklarımızı, söylediklerini, yaptıklarını, önceki davranışlarını. Nasıl bir psikopat yanına ayrılmak için gittiğinizde kıçını dönüp sabah 9dan akşam 9a kadar uyur. 
     İnsanlar. İnsanlar dünya düşmüş üstlerine. "Yaşam, yazarı da, sahneye koyanı da, başoyuncusu da sen olan ; ama senin yalnızca seyircisi olduğun bir oyundur" yazmış Oruç Aruoba. Ben bu oyundan çok sıkıldım. Ben mızıkçılık yapıp bu oyundan kaçmak, her zaman eğlendiğim, her zaman güzel olan oyuna geçmek istiyorum. Ben bu insanlardan çok sıkıldım. Ben camı açıp YETER AMK HEPİNİZİN  diye bağırmak istiyorum. Ben yine aynı şeyleri yaşıyorum ve hayat hep böyle tekrarlayacak, biliyorum...



29 Eylül 2012 Cumartesi

okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

.

Ne ayaksın sen temalı bir mesaj attım ve cevap: arkadaş olmak istemiyorum seninle bizi özledim ama sevgili de olmak istemiyorum. özeti: gel bi sevişek. Cevap vermedim sonra mesajına.15 cevapsız arama vardı. Sildim. Benim yaptıklarıma karşılık barışmak için atılan 15 çağrı? bu mudur? bu kadar mı? iğreniyorum. Bilmiyorum içimdeki sevgi nasıl bir saflıktaysa onun o kibirini ,egoistliğini ,sadece kendini düşünmesini görememişim. İnsanları gerçekten tanıyınca, içinizdeki sevgi yavaş yavaş azalmaya başlayınca anlıyorsunuz her şeyi. Karşınızdaki suratınıza bakıp bi şeyler konuşurken, ağzından sadece BEN kelimesi çıkarken, o küçülürken, belki de siz büyürken.. O hissi anlatamıyorum işte. Öyle bi şey ki sanki suyun altına dalıp kaç dakika nefesimi tutabilirim diye oyun oynuyorum ama oyun bitince çıkamıyorum dışarı. Boğuluyorum. Birinin kurtarmasını bekliyorum aslında kendimi biraz itsem kurtulacağım. Ve ben bugünden itibaren bu iğrenç sudan çıkıyorum. Havlusu olan?

30 Nisan 2012 Pazartesi

bi ergen gördüm sandım

Göte geldi aşkım, kaldım yine şaşkın. 3 hafta boyunca sürekli mesajlaşıp niye kocaman bir hafta, 7 gün, 24x7 saat, 60x24x7 dakika mesaj atmaz insan. NEDEEEEEEEEEEEEN?!!!! artık o kadar çok sıkıldım ki ilk adımı atmaktan, sürekli uğraşmaktan, her seferinde kaybetmekten. aşık olmaktan o kadar yoruldum ki. hem pardon ama ben bir kız olarak neden ilk adımı atıyorum ki lan? yumurta hücresi hiç sperme doğru yüzüyor mu? bırakın allasen ya bi mal benim arkadaş. allah rızası için benim gibi olmayın iyice boka sardı çünkü hayatım. ygs'den çaktığımı söylemeye bile gerek yok sanırım. hayır adam  1 yıl 10 aydır kafamda o küçücük alanda sıkış tepiş çık bi hava al kardeşim yürü git aklımdan iki dakika normal hayat akışıma devam edeyim :( Kendimi kitap okumaya verdim,  tutunamayanları alıp 1 günde 200 sayfa okuyarak  insanlık tarihine adımı yazdırdım. fakat her cümlede kitabı bırakıp vay mına koyim ne boş bi insanım diye kendimi kınamaktan bıktım. annemin işe başlaması sebebiyle evdeki işlere giriştim hayırlı evlat olayım en azından diye. internetten yemek tariflerine bakarak mutfağı mahvettim o da yetmedi alt komşumuz şerife teyzeyle pırasanın yapılışını tartıştım. en sonunda lüzumsuzluklar silsilesi işlerimin şerefine bir sigara yakarak hayatın anlamını çözmeye çalıştım. oysa ki şu maraton başlamadan önce nasıl da mutluydum... günde 300 soru çözüp, sevgilimle koklaşıp, boğaziçini kazanacağını zanneden bir ergendim. felsefe mi o da ne mına koyim diye dolaşan bir leylaydım. gerçekten büyümüşüm. hani şu bloga bakınca duygulanıyorum. çözme lan hayatın anlamını git manyak mısın kızım yaz sen yine şiirlerini diyorum ama olmuyor arkadaş :( sorular, sorular, sorular, sorular  cevap aranan kitap yığınları, ygs kitap yığınları, lys kitap yığınları ,şiirler ,akşam götüme girecek olan grip iğnesi yanında annemin reçetesi, sorular, sorular, yarım bırakılmış karakalem çalışmaları, mesaj ışığının yanması için yanıp tutuşulan bir telefon, çember analitiği , elbise yapılmayı bekleyen toz pembe bir kumaş, hayaller,  hepsi üstüne yığılmış boğulan bir ben. "Neden mi yazıyorum? aramızda kalsın. düşüncelerimden başka türlü kurtulma çaresi bulamadım henüz." Friedrich Nietzsche

15 Nisan 2012 Pazar

… “Günün birinde üzüntün geçince (üzüntüler günün birinde mutlaka geçer), beni tanımış olduğuna sevineceksin. Benimle gülmek isteyeceksin. Bazen, aklına esip pencereni açacaksın… Dostların senin gökyüzüne bakıp güldüğünü görünce hayretler içinde kalacaklar. O zaman sen de onlara, yıldızlar beni hep güldürür, diyeceksin. Aklını kaçırdığını sanacaklar. Ben de sana iyi bir oyun oynamış olacağım…” Yine güldü.“Sanki sana yıldızlar yerine, gülmeyi bilen bir sürü küçük çıngırak vermişim gibi…”